İtalyan bilim insanları, kadın yumurtalıklarındaki foliküler sıvıyı elektron mikroskobu ve enerji dağılımlı X-ışını spektroskopisi kullanarak inceledi. Çalışma, foliküler sıvıda kayda değer miktarda mikroplastik bulunduğunu gösterdi, ancak kişiler arasında önemli farklılıklar gözlendi. Bu da yaşam tarzı ile mikroplastiklere maruz kalma arasında bir ilişki olabileceğini düşündürüyor.
Her kadın, doğumda yumurtalıklarında 200 ila 300 bin folikül ile dünyaya gelir. Bunlardan sadece yaklaşık 500’ü olgunlaşıp döllenmeye hazır yumurta haline gelir. Foliküller sadece embriyo oluşumunda değil, aynı zamanda kadınlık hormonlarının düzenlenmesinde de kritik bir rol oynar. Foliküllerin gelişimini önemli ölçüde etkileyen foliküler sıvı, bu nedenle araştırmacıların ilgisini çekmiştir.
Tüp bebek tedavisi gören 18 İtalyan kadından (Salerno) alınan foliküler sıvı örnekleri analiz edildi. Mikroplastik parçacıklarını tespit etmek için kullanılan iki farklı yöntem (elektron mikroskobu ve spektroskopi) tutarlı sonuçlar verdi.
Örneklerin 14’ünde 10 mikrometreden küçük plastik parçacıklarına rastlandı ve mililitre başına ortalama 2.191 parçacık tespit edildi. Mikroplastiklerin ortalama çapı 4,48 mikrometre olarak ölçüldü. Bulgular, Ecotoxicology and Environmental Safety dergisinde yayınlandı.
Araştırmacılar, foliküler sıvıdaki mikroplastik konsantrasyonu ile folikül uyarıcı hormon (FSH) seviyesi arasında orta derecede pozitif bir korelasyon (r=0,52) buldu. Bu, mikroplastik seviyesi arttıkça FSH seviyesinin de yükselme eğiliminde olduğunu gösteriyor. FSH hormonu, hem kadın hem de erkek üreme sistemlerinde hayati bir role sahiptir. Ancak, yüksek FSH seviyelerinin etkileri henüz tam olarak anlaşılamamıştır.
Bilim insanları, bu bulguların daha geniş bir örneklem grubunda doğrulanması halinde, mikroplastiklerin kadın vücudu üzerindeki henüz bilinmeyen etkilerine dair önemli bilgiler sağlayabileceğine inanıyor. Daha önce yapılan hayvan deneyleri, yüksek mikroplastik seviyelerinin folikül olgunlaşmasını olumsuz etkilediğini göstermişti.
İlginç bir şekilde, çalışmaya katılan dört kadının foliküler sıvısında hiç mikroplastik bulunamadı. Günümüzde gıda ve içecekler yoluyla mikroplastiğe maruz kalmanın neredeyse kaçınılmaz olduğu düşünülse de, bu bulgu yaşam tarzı farklılıklarının maruziyeti önemli ölçüde azaltabileceğini gösteriyor. Araştırmacılar, bu dört kadının yaşam tarzlarını inceleyerek onları diğerlerinden ayıran faktörleri belirlemeyi umuyor.