Herkesin bildiği gibi, meyve ve sebzelerin eski tadı yok. Araştırmalar da bu durumu doğruluyor. Tatların nötrleşmesi ve besin değerlerindeki kayıp, modern tarım yöntemlerinin sonucu.
Yoğun üretim, meyve ve sebzelerin lezzet ve aromasını azaltıyor. Gübre kullanımı, sera yetiştiriciliği ve soğuk zincir uygulamaları, “seyreltme etkisi” olarak bilinen bir durumu tetikliyor. Bu da tat kaybına neden oluyor.
Domates, elma ve muz gibi klimakterik meyveler, hasattan sonra olgunlaşıyor. Bu yüzden genellikle tam olgunlaşmadan toplanıyorlar. Ancak bu, doğal olgunlaşmanın engellenmesine ve meyvelerin nişastayı şekere dönüştürememesine yol açıyor. Sonuç olarak, lezzet ve doku kaybı oluyor.
Ürünleri taze tutmak için kullanılan soğuk zincir, tat ve aromadan sorumlu enzimleri olumsuz etkiliyor. Ürün ne kadar uzaktan geliyorsa, soğuk zincir süresi de o kadar uzuyor. Ayrıca soğukta bekletme, vitamin ve mineral seviyelerinde azalmalara neden oluyor.
Sera yetiştiriciliği, sebzelerin doğal güneş ışığından mahrum kalmasına yol açıyor. Bu da meyvelerdeki etilen ve şeker düzeylerinin azalmasına neden olarak tatlılığın azalmasına neden oluyor.
Azotlu gübrelerin aşırı kullanımı, meyve ve sebzelerin besin değerlerini ve lezzetlerini azaltıyor. Azot, büyümeyi hızlandırıyor ama lezzeti iyileştirmiyor. Bu da bitkinin diğer kritik besin maddelerini almasını engelliyor.
2004’teki bir araştırma, son yıllarda sebze ve meyvelerdeki protein, kalsiyum, demir ve vitamin seviyelerinin önemli ölçüde düştüğünü gösterdi. Örneğin, bir portakaldaki A vitamini miktarını almak için artık eskiden olduğundan sekiz kat daha fazla portakal tüketmek gerekiyor.
Modern tarım yöntemleri, hız ve verimlilik sağlarken, lezzet ve besin değeri açısından kayıplara neden oluyor.