Namibya’nın güneyindeki Namib Çölü’nün kavurucu sessizliğinde, kumların arasında yitip gitmiş bir hayalet kasaba uzanır: Kolmanskop. Bir zamanlar elmas madenleriyle zenginleşen bu yerleşim yeri, şimdi doğanın insafına kalmış, evleri kumlarla dolup taşıyor.
Her şey 14 Nisan 1908’de bir demiryolu işçisinin raylar arasında bir elmas bulmasıyla başladı. Bu keşif, Alman yetkililerin dikkatini hızla bölgeye çekti. August Stauch liderliğinde, ıssız çöl birdenbire zenginlik ve ihtişam dolu bir kasabaya dönüştü.
Kolmanskop, 1912 yılında inanılmaz bir rekor kırarak sadece bir yılda bir milyon karat elmas üretti. Bu, o dönemdeki dünya elmas üretiminin yaklaşık %12’sine denk geliyordu. Lüks Alman mimarisiyle inşa edilen evler, opera salonları, hastane ve hatta bir buz fabrikasıyla çölün ortasında bir vaha gibiydi.
Ne yazık ki, elmas rezervleri tükenmeye başlayınca Kolmanskop’un kaderi de değişti. 1956’da son aileler de kasabayı terk edince, sessizlik çöktü. Bugün, çöl rüzgarları evlerin içini kumlarla dolduruyor; duvar kağıtları soyuluyor, kapılar aralık kalıyor ve bazı odalar tamamen kum altında kalmış durumda.
BBC Sounds’a konuşan Meghan Jones, durumu “Toprak, gizli elmaslarla dolu bir hazine sandığı gibiydi. Ancak elmaslar sonsuza dek kalmadı.” diyerek özetliyor.
Günümüzde Kolmanskop, “karanlık turizm” olarak adlandırılan, terk edilmiş ve tarihi yerleri ziyaret etme trendinin popüler duraklarından biri. Her yıl yaklaşık 35.000 kişi, bu hüzünlü güzellikteki hayalet kasabayı görmek için çöl yollarına düşüyor. Fotoğrafçılar, tarih meraklıları ve doğaüstü olaylara ilgi duyanlar için Kolmanskop, gizemli bir çekim merkezi haline gelmiş.